top of page

DİRENİŞİN OBJEKTİFİ-1: INCH’ALLAH (2012)

Batın Gürbüz

Güncelleme tarihi: 26 Kas 2023


Girizgâh Erken dönem sinemanın ortaya çıkışı basit izlence makinelerinin icat edilmeye başladığı dönem baz alınarak 19.yüzyıl başlarına tarihlenmektedir. Bizim için kritik olan tarih ise bundan çok daha ileriki bir zaman olan 1920 yılında Metro-Goldwyn-Meyer Paramount ve benzeri büyük yapım şirketlerinin kuruluş dönemidir. - başka bir deyişle sinemanın Amerikanize olduğu dönemdir-. Belirlediğimiz bu miladın sonrasında sinema dünya çapında çeşitli amaçlarda gerek propaganda aracı gerekse sanat üretimi unsuru olma amacıyla kullanılmıştır. Fakat (Ay, 2015) Amerika’nın endüstriyelleşmiş sineması, İkinci Dünya Savaşı sonrasında da etkisini stabil bir şekilde devam ettirebilme başarısını göstererek başat aktör konumuna yükselmiştir. İşte bu kabaca sinemanın geldiği noktanın tezahürüdür. Bahsettiğimiz bu gelişim sürecinin bir sonucu olarak Amerikan sineması trendleri belirleyen başat aktör olduktan sonra sıra denge yaratımı aşamasına geliyor. Denge yaratımı dediğimiz şey basitçe “iyi-kötü” kavramları üzerine inşa edilmiş, amiyane bir tabirle, “iyi adamlar kötü adamlarla savaşıyor” tematiğinde beyaz perde ile buluşan ürünlerdir. Bu “iyi adamlar” ile “kötü adamlar” tarihin her döneminde Amerikan siyasetinin uğraş noktalarına göre değişiklik göstermiş ve sinema tarihinin kendi içinde bir kronoloji oluşturmuştur. Dengelerin değişiminin kronolojisinde bizim için önemli olan aralıklar 60’ların sonu ile 70’lerin ortasından başlayarak 11 Eylül saldırılarından sonraki döneme kadar tarihlendirileceğimiz zaman aralığıdır. Seçilen dönemlerin kritik olmasının sebebi Amerikanizm’in Şark-Araplar-İslam üçlüsüne bakışının değiştiği yani yeni bir “kötü” yaratımının başladığı döneme tekabül etmesi. 1960-1970 arası döneme mikroskobik ölçekte bir inceleme yaparsak kırılma noktası karşımıza daha net bir şekilde çıkacaktır. Bu kırılma noktası şüphesiz ki 1967 yılındaki Arap-İsrail savaşlarıdır. Bir diğeri ise hali hazırda bahsettiğimiz üzere 11 Eylül saldırılarıdır. Amerika’nın bu tutumunun nedenlerini en iyi şekilde süzen ifadelerden bir tanesi Yağız Ay’ın Doğu-Batı Dergisi Sinema Tutkusu-I’de bu konuyla ilgili kaleme aldığı bölümde dikkatimizi çekmiştir. Ay’ın ifadesinin arka planında Amerikanizm’in Hıristiyanlığın temel kıyamet yaklaşımına[1] karşın Siyonizmle kurduğu inorganik bağdan bahsedilmektedir. (Ay, 2015). Bu hususta amacımız “Amerikanizm ile Siyonizm arasındaki inorganik bağın yapı-sökümü” olarak adlandırılabilir. Daha geniş manada ise “kötü” yaratımının öznesi olmuş yapıların savunusunu yapan onları tanıtmayı amaç edinmiş filmleri bulup Amerikanize sinemanın “kötü” yaratımını yıkmaktır. Başlangıç noktası olarak da yukarıda ele aldığımız Amerikanizm-Siyonizm ilişkisinin “Kötüsü” olan Filistin direnişini konu alan filmleri incelemeyi ve tanıtmayı doğru bulduk. Son olarak, elbette ki bu noktada faydalanılan görüşün inşasında Oryantalizm kavramından da yararlanıldığını söylemekte yarar var. Fakat dar manada mı yoksa geniş manada olandan mı faydalanıldığı sorusu akıllara takılabilir. Bu hususta yararlandığımız Oryantalizm dar manada olan oryantalizmdir. Batı’nın, bilhassa ABD’nin, Doğu’ya bakış açısını siyasal boyutta ele almaktayız. Bunun sebebi ele aldığımız dönemlerde ,1960 sonu 1970 başı, yaşanan kırılmadan sonra Batı’nın Doğu’yu bir fantezi öğesi olarak ele alma devrinin sona erdiğini ve yeni bir “kötü” yaratımı sürecinin hâkim olduğunu 11 Eylül sürecinde zirve noktasına ulaştığını varsaymamızdan ileri gelmektedir.


Filmin Konusu, Ana Fikri ve Ardıl Fikri

Kabaca filmin konusu, BM[2] Bünyesinde görevlendirilmiş Kanadalı bir kadın hastalıkları doktoru olan Chloe’nin bölgenin mevcut durumundan etkilenip “tarafsızlık ilkesinden” sıyrılarak Filistin yanlısı bir tutum sergilemesi etrafında şekillenmektedir. Sadece bu veriler üzerinden film okuması yapmak varmak istenen noktaya ulaşmamızı engelleyici ve alanımızı kısıtlayıcı bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla yapı-sökümü ile konunun içindeki fikri temelleri biraz kurcalamamız gerekmektedir. Filmin ana fikri, konusuyla paralel olarak seyreden ve Chloe etrafında şekillenen kısımında hayat bulmaktadır. Bunun aksine açılış sahnesinde ana karakterimizden ziyade bizi yaratılmış olan “beşerî coğrafya[3]” faktörleri karşılamaktadır. Bitiş sahnesinde ise keza benzer bir şekilde filme noktayı koyan isim ana karakterimiz Chloe değil “beşerî coğrafyanın” bir unsuru olarak var edilmiş yardımcı karakterlerden birisi olan Rand olmaktadır. İşbu “beşerî coğrafya” yaratımıyla hayat bulan kısım ise ardıl fikirdir ve yazar bunu ana fikri ezercesine ve bunun ekseninde gelişen konuyu yıkarcasına güçlü kullanma tercihine yönelmiştir. Buradan şu sonuç çıkartılabilir, yönetmen, konunun işlenişinde ana fikir ile ardıl fikir arasında hiyerarşik bir kırılma yaratarak filmin hâkim görüşünün sonlara doğru Ardıl fikrin tematiğine kaymasına izin vermiştir.


Ana Fikir Ekseninde Konu

Ana fikir ekseninde gelişen konu gelişim veya dönüşüm geçiren “Batılı” bir karakter olan Chloe’nin, süreç içerisinde çeşitli kırılma noktalarıyla film Siyonizm’le tanışması ve daha sonrasında eleştiri oklarını yöneltmesi ve en sonunda da taraf oluşunun portresini çizmekte. Ancak burada göze çarpan detay içeriğindeki Siyonizm eleştirisi veya taraf olma durumu değildir. Ana fikririn“Batılı” birinin bölgeye yabancı kalması etrafında şekillenen kısmıdır. Bizce film Batı dünyasına eleştirisini farklı bir boyuttan “yabancılaşma” teması üzerinden yapmaktadır.. Bu hususta, karakterimizin yabancılaşmasına odaklandığımızda, Yabancılaşmanın üç boyutu olduğunu görüyoruz. İlki, İsrail temsili olan karakter (Ava) tarafından dışlanmasıyla oluşan yabancılaşma, ikincisi Filistin temsili olan karakterler (Faysal ve Rand) tarafından dışlanmasıyla oluşan yabancılaşma, üçüncüsü de karakterin kendi iç yabancılaşmasından kopamaması ve kapsamının genişlemesidir. Ana fikir ekseninde gelişen konuda yönetmen ana karakterimizin yapısını yabancılaşmayla tarumar ederek eleştirisine farklı bir derinlik katma amacı içindedir. Yönetmen burada “batının” coğrafyaya bakışının arkasında yatan doneleri açığa vurmak istemiştir. Vurguyu ana karakterin samimi olmayan tavırlarına ve aslında kendi vicdanını rahatlatmak üzere geliştirdiği “pragmatik” tavra doğru yapmıştır. Ayrıca, ana karakterimizin bir kahramana dönüşmemesi sinemadaki Amerikanizm yaklaşımına ters düşmektedir. Filmin ana fikir ekseninde konusu bize filmin “kötü” yaratımı süreci hakkında da fikir vermektedir. Ana karakterimizin kahramanlaştırılmaması aksine yabancılaştırılarak yapısının bozulması ana karakteri aktivist bir noktaya ulaşamadan tekrar başa pasifist noktaya getirmiştir bu da bizce “kötü” yaratımının bir öznesi haline gelmesine sebep olmuştur. Özetle, filmin ana fikri ekseninde konusu bize ana karakterimizin “kötü” imgesi olması sürecini temsil etmektedir. Bu da bize filmin Amerikanizm’in karşısında yer alması için yeter bir sebep vermektedir.


Ardıl Fikir Ekseninde Konu

Ardıl Fikir, ana fikirden daha kapsamlı bir şekilde filmin evreninden, karakter yapılarına kadar olan birçok şeyin var olmasını sağlayan kısımdır. Her yerdedir. Direnişin objektifini oluşturmaktadır. Seçilen mekanlardan, figüranlara ve yan karakterlerin mevcudiyetine kadar düzenleyen fikir ardıl fikirdir. Aynı zamanda ardıl fikir “iyi” yaratımının önemli bir unsurudur. Filmin asıl kahramanı da ardıl fikrin ürünü olarak Filistin temsilinden çıkmaktadır. Filmin uzayı ardıl fikir ekseninde yaratılmıştır yani İsrail’in otoritesinin Filistin toprakları üzerinde kurduğu iktidar mekanizmasının ve apartheid rejimin göstergelerinin senaryoya entegre edilmesini sağlamıştır. Senaryonun lineer akışı esnasında filmin akışını kesecek kadar güçlüdür hatta karakterimizin kırılma noktaları da bu fikirden türemiştir. Ardıl fikrin asıl aktörleri, kast dışında olan kadınlar ve çocuklarla kast dahilinde yaratılmış ambiyansın bel kemiği figüranlardır. Film sahada çekildiği için iki ülke arasındaki sosyokültürel farklar ile sosyopolitik ögelerin yaratımı da Kast-dışı ve Kast dahili ögelerle karma bir şekilde ardıl fikri güçlendirmektedir. Sonuç, ardıl fikir filmin asli kahramanını doğuran kısımdır, “beşerî” ögelerle desteklense de coğrafyanın kendisidir. Direnişin objektifidir. Senaryoya etki eden ve karakterin yıkımını sağlayan kısımdır. Bu sebepten ötürü terminolojinin aksine “yan fikir” demek yerine kendisine “ardıl fikir” olarak isimlendirmesi yapılmıştır.

Karakter Yapıları

Karakter yapılarının yukarıdaki fikri yapılara uygun bir biçimde şekillendiğini ve birbirleriyle etkileşime girdikleri görülüyor. Filmin karakter yapıları da yine ana konusu gibi çok boyutlu bir yapıya sahip. Ana karakterimiz ve onun etkileşim kurduğu insan yapıları bir kitleyi temsil eder şekilde seçilmiştir. Fakat radikal tavırlarını içsel derinliklerinde yaşayan bir karakter tipolojisi benimsenmiştir. Biraz daha açacak olursak Rand karakteri geleneklerine giyim tarzı ve kırmızı ruj imgesi üzerinden verilmektedir. Direnişçiliği söylemlerinde belli olsa da aktivizmi için filmin ilerleyen aşamalarını beklemek gerekmektedir. Faysal karakteri ise direnişin temsili olarak var olmuş karakterdir. Söylemlerinde ve eylemlerinde bunu açıkça görmekteyiz. Ava karakteri bunların karşıtı olan baskı rejimini temsil etmektedir. Bir askerdir ve belli aşamalarda kendisi de bu durumdan mustariptir. Seküler bir İsrail vatandaşıdır. Ancak o da diğerleri gibi radikalizmini içinde taşımaktadır. Yusuf karakteri filmde çocukların direnişteki rolünü temsil etmektedir. Küçük yaşında duyduğu öfke uğruna hayatını vermekten çekinmemektedir. Bir de Soraida karakteri vardır. O da Filistinli aile büyüğü olarak filmin içinde yer almaktadır. Safi karakteri ise süper kahraman kostümüyle dolaşan Filistinli ailenin mensubu olan çocuktur. Süper kahraman kostümüyle dolaşması bizce alegorik bir yaklaşım içermektedir. Sinematik kahramanımızın dışında asıl kahramanın çocuklar olduğunu bize anlatmak için var edilmiş gibidir. O da küçük yaşına rağmen çöpte bulduğu Mescid-i Aksa fotoğrafına bakıp düşüncelere dalan ezan sesinde huzur bulan bir karakterdir. İçinde bir şeylerin parçalandığı hissedilmektedir. Sırlarla kaplı bir karakterdir. Öte yandan hikayenin gidişine pek bir katkısı olmasa da ana karakterimizin haricinde onun üstü olarak çalışan doktor karakteri de vardır. Bu da salt “Batılı” insanın timsalidir. Bunların dışında karakter olarak ele alamayacağımız ama belgeselvari hava katmak için etkin bir şekilde kullanılmış olan figüranlar ve objektife kıyıdan köşeden misafir olan yerel halk da en az karakterler kadar bir şey anlatmak, aktarmak istemektedir.


Mekân

Filmin geçtiği mekân çoğunlukla bir “sınır” hattı boyunca birbirine bağlı olan iki şehir arasında geçmektedir. Bunlardan bir tanesi Filistin sınırı içinde bir tanesi ise İsrail sınırları dahilindedir. Filmin iyi düşünülmüş yanlarından birisidir. Sahaya inerek çekim yapılmıştır ve bu “beşerî coğrafya” unsurlarıyla desteklenmiştir. Halkın içine inilmesiyle “doğal” olarak halihazırda var olan bazı detayların objektife alınmasına özen göstererek mevzunun sosyokültürel boyutu olabildiğince çıplak bir şekilde sunmaya çalışılmıştır. “Beşerî” yaratım mevzunun daha çok sosyopolitik kısmında devreye girmiştir. Her an arkaya bir asker figüranı kullanılarak Siyonizm’in baskıcı boyutu beyaz perdede de hissettirmeye çalışılmıştır. Yaşayan bir ortamı vardır. Filmin geçtiği en önemli mekân Rand’ın çöplüğüdür.


Zaman

Filmde zaman algısı gece-gündüz döngüsüyle günler üzerinden sağlanmaktadır. Filmin sürekliliğini ve akışkanlığını sağlamak amacıyla kullanılan sinematik bir unsurdur.


Sosyokültürel Altyapı

Filmin etkisini arttıran detaylardan birisi filmin canlı sosyokültürel yapısı ve bölgeler arası yapı farkını kesin bir şekilde ortaya koyması. İsrail tarafında yaşayan insanların, muhafazakâr yaşamların ve seküler yaşamların varlığını net bir şekilde aktaran, gelişmişliğin göze battığı insanların sağlıklı oldukları bir portre çizilmekte. Bunun dışında Siyonist devletin kendi halkı üzerindeki iktidarın sistematiği de ardıl fikrin ekseninde filme dahil olmuş birkaç sahnede dikkatleri çekmektedir. Etki arttırımı için arkaya İsrail’deki sokak sahnelerinde arkaya akordeon ile çalınan yerel müzikler eklenmiştir. Filistin tarafında ise sınırdan geçildiğinden itibaren dikkati çeken sokak satıcıları, yüksek ses, bakımsız insanlar, eski arabalar fark edilmekte. Siyonist devletin baskısı burada da net bir şekilde ortaya konmakta. Asli kahramanımız ve ailesi vesilesiyle Filistinli bir ailenin günlük yaşantısı, eğlence anlayışı da verilmek istenmiştir. Burada yazar boyutunda da Filistin tarafına sempatiyle bakıldığı anlaşılmaktadır. Direnişin izleri de unutulmamaktadır. Olayların haricinde etrafta direnişçilerin afişleri, duvar yazıları kast dahilinde yaratılan küçük kitlelerle direnişin varlığı hissettirilmeye çalışılmıştır.


SONUÇ

Sonuç kısmında bütün değerlendirmelerimizi motamot özetlemek yerine filmin son sekansında asli kahramanımızın diyaloğu üzerinden yaptığımız bir analizle bitirmek isteriz. "Ben Rand Sabbah görünmeden yaşamaktansa ölümle var olmayı tercih ederim. Bir daha hiç kimse, var olmak için haklarımı elimden alamayacak. Ben ne duvarım ne de kaya. Bebeğimle buluşmaya başım dik gideceğim. Dostlarım hikayemi anlatın. " Filmin sonucunda “batılı” karakterimizin yabancılaştırılarak kahraman olma klişesini reddederek Amerikanize olmuş sinemanın “İyi-kötü” yaratımına başkaldırmıştır. Ardıl fikrin ana fikir ekseninde gelişen konuyu büküp içinden kendi kahramanını çıkartması da hem Siyonizm’e olan sert eleştirisini dile getirmesi olarak hem de Filistin direnişine bir saygı duruşu olarak değerlendirilebilir. Film “Batılı” hatta daha özele inerek Anglosakson sosunda pişmiş bir film olsa da ana fikri itibariyle hem Amerikanize olmuş sinema yapısını eleştirel nitelikte olması hem de ardıl fikir ile Filistin direnişini baz alarak Siyonizm’e yönelttiği oklar sebebiyle film temel benimsediğimiz görüşe uygun bir yapıya sahiptir. Amerikanizm-Siyonizm bağlantısına işbu sebepten direnir niteliktedir. Son olarak önermesinden bahsedecek olursak. Filmin önermesi ardıl fikir ekseninde gelişmektedir ve asli karakterimizin final monoloğunda görülmektedir.

Bir daha hiç kimse, var olmak için haklarımı elimden alamayacak” …


Kaynakça

Ay, Y. (2015, Kasım). Amerikan Sinemasında Şarkiyatçılık. Doğu-Batı Dergisi, s. 153-179.


Dipnot

[1]Burada bahsi geçen kısım Hıristiyan dinine tabii olamayanların kıymet günü kurtuluşu yalnızca “hakikate” dönerlerse yani Hıristiyan öğretilerini benimserlerse elde edecekleri aksi takdirde sonsuz bir azaba mahkûm olacakları görüşüdür. [2]Birleşmiş Milletler.

[3]Beşerî coğrafyadan kasıt anlatıyı desteklemek için mekânın unsurlarına yapılan sinematik takviyedir. Beşerî destek sinemanın doğasından, incelediğimiz unsurun film olmasından mütevellittir. Anlatımı güçlendirmektedir. Aksi takdirde unsurumuzun bir film olarak değil belgesel olarak adlandırılması gerekirdi




98 görüntüleme0 yorum

コメント


Ly7ulAhk_400x400.png
Istanbul_Universitesi.png

İstanbul Üniversitesi
Siyaset Bilimi Kulübü

  • Instagram
  • Grey Twitter Icon
  • Grey LinkedIn Icon
bottom of page