
1. DARÜLFÜNUN DÖNEMİ
1.1 Kuruluşu ve İlk dönemleri
Osmanlı döneminde ilk defa yüksek öğretim veren kurumların oluşturulması 18. Yüzyıla dayanmaktadır. 1773 Mühendishane-i Bahri-i Hümayun (Şu an ki İstanbul Teknik Üniversitesi) ile başlayan bu döneme dahil olan İstanbul Üniversitesi, Darülfünun ismiyle 1863 yılında hizmet vermeye başladı. Darülfünun’un asıl amacı devlete ilim ve fen alanında hizmet edecek kişilerin yetiştirilmesi ve devlet adına çalışmalar yapılmasıydı.[1]
1863 ve 1865 yılları arasında eğitim verilen bu kurum 1865’te çıkan bir yangın sonrasında binanın kullanılamaz hale gelmesiyle beraber ilk dönemini sonlandırmıştır. 1869 yılında yapılan Darülfünun düzenlemeleri ile eğitimde birkaç değişiklik meydana gelmiş ve bu düzenlemeyle birlikte Darülfünun’un tekrardan açılması gündeme gelmiştir ve 1871 yılında okul tekrardan faaliyete geçmiştir. Yeni dönemde Darülfünun-u Osman-i olan okul bazı karşıt görüşlü grupların etkisiyle yine kapanmış fakat 1975’te yani bir sene sonra tekrardan Darülfünun-u Sultani adıyla açılsa da dönemin Rus-Osmanlı Savaşı’nın getirdiği ekonomik sıkıntılar yüzünden 1882’de 3. Dönemini de sonlandırarak kapanma yoluna gitmiştir.
Bu dönemden sonra 1896 yılına kadar okul ile alakalı herhangi bir gelişme yaşanmamıştır. Adeta unutulan bu kurumun tekrar açılması 2. Meşrutiyet öncesinde gündeme gelecektir. 1896 yılında Mehmed Said Paşa tarafından 2. Abdülhamid’e hükümdarlığının 25. Yılına özel olarak tekrardan açılmasının önerilmesiyle yeni düzenlemeler yapılmış ve Maarif Nazırlığı’nın onayıyla 12 Ağustos 1900 yılında Darülfünun-u Şahane adıyla eğitim hayatına başlamıştır.[2] 2. Meşrutiyet dönemine kadar genellikle Edebiyat, Fen ve İlahiyat alanlarında yüzeysel bir eğitim verilmiş amaçlanan batılı eğitim tarzına ulaşılamamıştır.
1.2 Meşrutiyet Sonrası Dönem
1908 yılı itibariyle İttihad ve Terakki, Darüfünun-u Şahane’nin adını değiştirip tekrardan Darülfünun-u Osmani olarak değiştirmiş ve daha önce bu kurumda görülmemiş değişiklikler yaparak eğitimi geliştirmeyi amaçlamıştır. Kurulan yeni kürsüler, kadroya eklenen genç ve yabancı hocalar, Avrupa’ya öğrenci yollama projeleri, fakülte dergileri gibi yeniliklerle birlikte tam anlamıyla batılı bir eğitim kurumuna yaklaşılmak amaçlanmış ve günümüzdeki İstanbul Üniversitesi’nin temelleri atılmıştır fakat Meşrutiyet’i izleyen yıllarda göreve gelen Maarif Nazırları siyasi fikir uyuşmazlıkları nedeniyle uzun süre görevde kalma şansı bulamamışlar ve bu dönemde Darülfünun yeterince gelişme fırsatı bulamamıştır. Yalnızca Emrullah Efendi döneminde yapılan değişiklikler gerçek anlamda bir üniversite ortamı oluşmasına önayak olmuş ve kısa süre içerisinde bu üniversiteyi farklı bir eğitim anlayışıyla geliştirmiştir.
Bu dönemde bölümlerde yapılan müfredat ve kadro değişiklikleri ile “Tûbâ Ağacı Nazariyesi” olarak adlandırdığı eğitimde en üstten alta doğru değişiklik yapılması fikrini hayata geçirmeye çalışmıştır. Bu fikre göre eğitimdeki temel yetersizliğin çözümünün ilköğretim seviyesinde yapılacak değişiklikler değil yükseköğretimde yapılacak değişiklikler olduğunu savunmuş ve batılı eğitimin ancak bu şekilde benimseneceğini belirtmiştir. Batılı öğretimin temeli olarak yabancı dili kilit konulardan birisi olarak gören Emrullah Efendi bu dönemde Elsine Şubesi’ni açmış ve öğrencilerin Avrupa dillerinde eğitim alabilmesini sağlamıştır. Bunun yanında bütün öğrencilerin burada eğitim alabilmesi için öğrenci sayısındaki sınırlandırmalar kaldırılmış fakat Hukuk gibi önemli bölümlere Medrese öğrencilerinin de girmesinden sonra idadi eğitim görmemiş öğrenciler dışındakilerin bölüm eğitimine hazırlanmaları için 2 yıl süren bir Hazırlık Sınıfı oluşturulmuştur. Bu gelişmelerin yanı sıra bölümlerde ve eğitim kadrosunda yapılan pek çok yapısal düzenleme ile bölümlerde kaliteli ve yüzeysel olmayan bir eğitim ortamı oluşturmak hedeflenmiştir.
Son olarak Emrullah Efendi’nin 1912 yılında hazırladığı “Tedrisat-ı Âliye Lâyiha-yı Kanuniyesi” ile Yükseköğretim kurumlarının hepsinin bir çatı altında toplanmasını hedeflediği bir yasa tasarısı hazırlayarak yalnızca bir üniversitenin yapısını değiştirdiği değil aynı zamanda amaçladığı batılı eğitim sistemine yakın bir sistem kurma çabası da görülmektedir. Fakat aynı yıl mevcut hükümetin istifası sonucu kendisinin de görevi sonlanmış ve bu yasa tasarısı hayata geçirilememiştir.
Bundan sonraki dönemde yaşanan en büyük gelişmelerden biri ise İnas Darülfünunun açılması olarak görülebilir. İnas Darülfünunu yükseköğretim gören kadın öğrencilerin olmaması ve kız idadi mekteplerinde eğitim verecek yetkin kadın öğretmenlerin olmamasından dolayı açılmıştır. İlk olarak Darülfünun ile aynı yerde açılan bu şube kız öğrencilere 3 senelik bir eğitim hayatı sağlıyordu. Fakat kısa bir süre sonra kız ve erkek öğrencilerin aynı yerde eğitim almasını yanlış bulan bir güruhun baskıları sonucu şube Cağaloğlu’na taşındı. 1919’da tekrardan Darülfünuna dönen İnas Darülfünunu o yıllarda resmi olarak Darülfünun ile birlemiş olmasa da bazı hocalar karma eğitime geçmişler ve gizli olarak aynı fakültede aynı saatlerde ders vermeye başlamışlardı. 1921 yılında Ankara Maarif Kongresi’nde Mustafa Kemal Paşa’nın ayrı oturan kadın ve erkek öğretmenlerin oturma düzenlerine tepki göstermesi sonrası karma sisteme geçilmesi için tepkiler gelmeye başlamış ve 16 Eylül 1921’de resmi olarak karma eğitim dönemi başlamıştır.[3]
1.3 Dünya Savaşı Döneminde Darülfünun
Almanya ve Osmanlı Devleti’nin yakın ilişkiler kurması sonrası eğitimin de dahil olduğu birçok alanda Alman ekolü ve batılı teknolojiler ve stratejiler benimsenmeye başlanmıştır. Bu dönemde yapılan müzakereler doğrultusunda Alman profesörlerin Türkiye’ye gelerek eğitim sistemine yerleşmiş Fransız anlayışının üstünlüğünü kırıp Alman ekolü ile eğitimde yeni bir dönem başlatmalarında mutabık kalındı. 1915-1918 yılları arasında 5 aşamalı olarak ülkeye gelen genç Alman profesörler, Osmanlı’nın belirlediği sözleşmeler doğrultusunda belirli şartlar ile sınırlandırılarak göreve başladılar.
1919 yılında kurumun özerk bir bilim yuvası statüsü almasından hemen önce 1918’de savaşın sona ermesiyle ülkeyi terk eden Alman müderrislerin en büyük katkısı Fen Fakültesi altında kurulan kimya laboratuvarları olmuştur. Bu dönemde çeşitli araştırmalar yapılmasına ön ayak olan laboratuvarın kurulması Almanlar ülkelerine gittikten sonra da devam etmiş, Fen fakültesi kadrosunda bu alanda çalışmalar yapabilecek kişilerin yer almaya başlamasıyla batılı anlayış diğer fakültelerde fazlasıyla hâkim olamasa da en azından Fen alanında büyük bir değişikliğe sebep olmuştur.
2. CUMHURİYET DÖNEMİ
2.1 Üniversite Reformu Öncesi Dönem
1923 sonrasında her alanda olduğu gibi eğitim alanında da köklü reformlar yapılmıştır. 1924 yılında çıkan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile daha öncesinde Emrullah Efendi’nin de en önemli mesele olarak gördüğü “Eğitimde birlik” konusu bir sonuca bağlanmış, Medreselerde gösterilen eğitimin artık tamamıyla kaldırılacağı belirtilmiş, yıllardır hedeflenen yükseköğretim kurumlarının eğitimdeki tek uzmanlık alanı haline gelmesinin önü açılmıştır. Bu dönemde de daha öncesinde yaşandığı gibi Darülfünun’un ismi değiştirilmiş ve “Maarif Vekaletince” yönetilen İstanbul Darülfünunu olarak Cumhuriyet dönemine giriş yapmıştır.[4]
Fakat bu yeni dönemde de çıkartılan kanuna rağmen üniversite istenilen çağdaş seviyeye gelemediği yönünde eleştirilere maruz kalmış ve medrese anlayışından kopamadığı söylenmiştir. İstanbul Darülfünun’u yeni dönem Türkiye’sinin en önemli ayaklarından birisi olarak görülmektedir. Cumhuriyet’in gelmesi ile Mustafa Kemal Paşa önderliğinde akla gelebilecek her alanda çağdaş medeniyetler seviyesine erişmek amaçlanmış ve bunun temelinin eğitim olduğunu, alanında uzman kişiler tarafından verilen eğitimler ile yetkin kişiler ortaya çıkarmanın Türkiye’nin geleceği olduğu kanısına varılmıştır. Fakat bu kadar önemli bir kurumun hala yeterli seviyeye gelememesi ile Anadolu’da yeni bir üniversite kurulması yönünde talepler gelmeye başladığı anda bir Üniversite Reformu yapmanın gerekliliği açık bir şekilde görülür olmuştur. Bunun üzerine İstanbul Darülfünunu Maarif Vekaletinden alması öngörülen 1933 Üniversite Reformu hazırlanmıştır.
2.2 1933 Reformu
Bu yeni yapılan reform ile 1 Ağustos 1933 tarihinde İstanbul Darülfünunu resmi olarak lağvedilerek yerine İstanbul Üniversitesi’nin açılması kararlaştırılmıştır. Darülfünuna bağlı bütün kadro ve teşkilatlanma değiştirilmiş ve Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir üniversite olarak yeni kadro ve bölümleriyle eğitim hayatına başlamıştır. [5]
Atatürk tarafından bu yeni kurulan üniversitenin tekrardan aynı gidişata maruz kalmaması adına bir rapor hazırlanması isteği ile İsviçreli Profesör Albert Malche Türkiye’ye getirilmiştir.[6] Bu rapora göre eğitimin geride kaldığı, akademik yazıların yeterli olmadığı ve sadece yüzeysel olarak bilgiler verildiği, yalnızca teori anlamında değil pratik anlamında da öğrencilere eğitim verilmesi gerektiği belirtilerek eğitimin araştırmaya teşvik edici olması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yeni dönemde Üniversite’de Darülfünun döneminde eğitim veren yaşlı hocalar ile yollar ayrılmış, kadro tamamıyla değiştirilmiş, genç ve çağdaş eğitim almış olan hocalar getirilmiştir. Boş kalan pozisyonlara da Avrupalı hocalar özel olarak çağırılmış, 2. Dünya Savaşı sonuna kadar fakültelerde eğitim veren Alman Profesörler savaş sonrası ülkelerine dönmelerine rağmen üniversite ile bağını kopartmamış, müfredat düzenlemesinde ve çalışmalarda yardımcı olmaya devam etmişlerdir. Bu yeni dönem ile İstanbul Üniversitesi, Mustafa Kemal Paşa’nın istediği çağdaş eğitim kurumu olma konumuna ulaşmayı başarmış ve günümüz cumhuriyet dönemi yükseköğretim anlayışının temelini oluşturmuş ve Türkiye’de çağdaş eğitim sürecini başlatmıştır.
KAYNAKÇA
· Atatürk ve Üniversite Reformu (1933), Yücel Namal, Tunay Karakök.
· II. Meşrutiyet Döneminde Darülfünun, Emre Dölen.
· 1933 Darülfünun’un İlgası ve Yeni Üniversitenin Ruhu: Basında Üniversitenin Anlamı, Mesut Yücebaş.
· Atatürk’ün Liderliğinde Üniversite Reformu: Yükseköğretim ve Bilim Tarihimizde Dönüm Noktası, Ali Rıza Erdem.
DİPNOTLAR [1] 1933 Darülfünun’un İlgası ve Yeni Üniversitenin Ruhu: Basında Üniversitenin Anlamı [2] II. Meşrutiyet Döneminde Darülfünun [3] II. Meşrutiyet Döneminde Darülfünun [4] Atatürk ve Üniversite Reformu (1933), Yücel Namal, Tunay Karakök. [5] Atatürk ve Üniversite Reformu (1933), Yücel Namal, Tunay Karakök. [6] Atatürk ve Üniversite Reformu (1933), Yücel Namal, Tunay Karakök.
Bu içerikten yapılacak alıntılar için herhangi bir izne gerek yoktur. Atıf gösterme koşullarına uygun bir biçimde alıntı yapılabilir. İçeriğin tamamı kullanılmak isteniyor ise Siyaset Bilimi Kulübü'nden kesinlikle izin alınması gerekmektedir.
Bình luận